M.Ö. 200 yılında Liu Bang büyük bir orduyla kuzeye ilerledi. İlk çarpışmalarda Hunlar geri çekiliyormuş gibi yaptı. Bu, bozkırın efsanevi sahte geri çekilme taktiğiydi. Hun birlikleri sanki yeniliyormuş gibi davranarak Çin ordusunu daha derinlere, Baideng Dağı çevresindeki düzlüklere çekti.
Liu Bang ordusunu oyalayan birkaç küçük Hun birliğini görünce zaferin yakın olduğunu düşündü. Ancak ertesi sabah, sisin kalkmasıyla birlikte korkunç manzara ortaya çıktı: Mete Han’ın dört renkli birlikleri, dairesel biçimde Çin kampını kuşatmıştı.
Güneyde kırmızı süvariler, kuzeyde mavi birlikler, doğuda beyaz atlılar, batıda siyah elit muhafızlar… Her yönden ok yağmuru yağıyordu. Çin ordusu ağır zırhları nedeniyle manevra yapamıyor, okçulara yetişemiyordu. Günler geçtikçe erzak azaldı, moral çöktü. Soğuk, açlık ve korku birleşince Çin saflarında isyanlar başladı.
Yedinci güne gelindiğinde Liu Bang ordusunun tamamen yok olacağını anladı. O sırada general Chen Ping, gizlice Mete Han’ın eşine değerli hediyeler gönderdi. Kraliçe Yanji’nin araya girmesiyle Mete Han kuşatmayı kaldırmayı kabul etti. Ancak bu, bir yenilgiyi kabul ettirme biçimiydi: Çin imparatoru, bozkırın hükümdarına baş eğmişti.
Liu Bang küçük bir kuvvetle kurtulabildi; geri dönüş yolunda ordusunun yarısı telef olmuştu.
Baideng Savaşı, Çin’in gözünde büyük bir utançtı. Han Hanedanı, Hunların üstünlüğünü tanıdı. Bunun ardından Heqin Antlaşması imzalandı (M.Ö. 198):
Çin her yıl Hunlara ipek, tahıl ve şarap gönderecekti.
İki taraf arasında barış sağlanacak, evlilik yoluyla akrabalık kurulacaktı.
Kısacası Çin, Mete Han’a haraç vermeyi kabul etti. Bu durum yaklaşık bir asır boyunca sürdü.
Baideng zaferiyle Mete Han, yalnızca Çin’i değil, Orta Asya’daki tüm kabileleri etkiledi. Onun dört renkli ordu sistemi, daha sonra Göktürkler ve hatta Osmanlı akıncı teşkilatında bile iz bıraktı.
Bu muharebe, bozkır savaş doktrininin klasik örneğidir:
“Hız, manevra, sahte geri çekilme ve kuşatma.”
Bir imparatorluğu, kılıçla değil zeka ve sabırla dize getirdi.