Günümüzde “şeriat” kelimesi, tartışmaların en keskin kelimelerinden biri.
Birini “şeriatçı” diye yaftalamak hakaret sayılıyor,
çarşaflı bir kadın görünce “yallah Arabistan’a” diyen bile çıkıyor.
Peki gerçekten şeriat = karanlık mı?
Yoksa biz tarihin kavramlarını bugünün önyargılarıyla mı yargılıyoruz?
Arapça kökenli “şeriat” kelimesi, “yol, suya giden yol, doğru yol” demektir.
İslam hukukunun bütününü değil, ahlakî, toplumsal ve hukuki ilkeler bütününü ifade eder.
Yani sadece “cezalar” değil, adalet, ticaret, miras, eğitim, aile, hayır işleri gibi hayatın her alanını kapsar.
Şeriatın amacı, Kur’an’da sıkça geçen şu beş temel değeri korumaktır:
Canın korunması
Aklın korunması
Dinin korunması
Malın korunması
Neslin korunması
Bu beş madde, insan hakları hukukunun temel ilkeleriyle neredeyse aynıdır.
Yani özü itibariyle şeriat, düzen ve adalet sistemidir, zulüm değil.
Osmanlı, 600 yıl boyunca hem şeriat hem de örfî hukuk sistemini birlikte uyguladı.
Kadı kararları şeriat temelliydi, ama padişahın örfî fermanları da aynı sistemin parçasıydı.
Bu sayede hukuk, katı değil esnek kaldı.
Bir örnek:
16. yüzyılda Bursa Kadı Mahkemesi’nde bir Hristiyan kadın, Müslüman bir komşusuna karşı dava açıyor. Kadı davayı kabul ediyor ve Hristiyan kadını haklı buluyor.
Bu, şeriatın “Müslüman olmayanı dinlediğini” gösteren yüzlerce örnekten sadece biri.
Bugün “şeriat” dendiğinde insanların aklına Taliban, DAEŞ ya da İran gibi örnekler geliyor.
Ama bu yapılar, siyasi güç için dini istismar eden çağdaş oluşumlardır.
Tarihteki klasik şeriat düzeniyle ilgileri yok.
Osmanlı’da şeriat,
Hukuk fakültesi düzeyinde medreselerde öğretilirdi,
Kadılar yıllarca eğitim görmeden atanmazdı,
Cezalar keyfî değil, kanıta dayanırdı.
Şeriatın “geri kafalılık” olarak görülmesi, aslında Aydınlanma sonrası Batı merkezli bir bakışın etkisidir.
Oysa tarih boyunca Avrupa’nın çoğu bölgesinde “kralın dediği kanundu”; Osmanlı’da ise “kanunun bile Allah önünde sınırı” vardı.
Bu fark, hukukun üstünlüğü fikrinin ilk temellerindendir.
Halil İnalcık – Osmanlı’da Hukuk ve Adalet
Ahmet Akgündüz – İslam ve Osmanlı Hukuku
Wael Hallaq – The Origins and Evolution of Islamic Law
İbrahim Kafesoğlu – Türk-İslam Medeniyeti Tarihi